Yazan : Elif Özdemir, Makina Mühendisi, Nordel Mühendislik Teknik Satış Mühendisi
Dijital baskı sistemleri, yüksek çözünürlükte hızlı üretim kabiliyeti sayesinde özellikle reklamcılık, ambalaj ve etiketleme sektörlerinde vazgeçilmez hale gelmiştir. Ancak baskı çıktısının kalitesi, sadece kullanılan yazıcı modeli, mürekkep çeşidi ya da grafik çözünürlüğü ile sınırlı değildir. Üretim ortamının fiziksel koşulları da en az kullanılan ekipman kadar belirleyici olabilir. Özellikle ortam nemi, baskı kalitesini etkileyen en kritik parametrelerden biridir. Bazen gözle bile fark edilemeyen nem değişimleri, baskının netliği, renklerin tutarlılığı ve malzemenin davranışı üzerinde beklenmedik sonuçlar yaratabilir.
Baskı altı malzemelerin büyük çoğunluğu higroskopik yapıya sahiptir; yani ortamda bulunan nemi emme ve bırakma eğilimindedir. Bu özellik, özellikle selüloz içeren kağıt ve karton gibi malzemelerde belirgin şekilde hissedilir. Bağıl nemin yüksek olduğu ortamlarda malzeme lifleri su buharını absorbe eder, bu da fiziksel genişlemeye ve malzemenin yön değiştirmesine neden olur. Tersine, bağıl nem düşükse kağıt kurur, büzülür ve kırılganlaşır. Her iki durumda da baskı kafasının hizalaması bozulabilir, desen kaymaları oluşabilir ya da baskı kafası ile yüzey arasındaki mesafe sabitlenemediği için mürekkep dağılması meydana gelebilir. Bu gibi durumlar özellikle geniş formatlı baskılarda görsel kaliteyi ciddi şekilde zayıflatır.

Nem değişimleri yalnızca malzemenin fiziksel özelliklerini değil, mürekkebin davranışını da etkiler. Dijital baskı sistemlerinde kullanılan mürekkeplerin büyük kısmı su veya solvent bazlıdır ve yüzeye uygulandıktan sonra belirli bir sürede yayılmaları ve kurumaları beklenir. Ortam nemi bu süreci doğrudan etkiler. Yüksek nemde yüzey, mürekkebi tutmakta zorlanabilir; bu da renklerin birbirine karışmasına, çizgilerin netliğini kaybetmesine neden olur. Düşük nemde ise mürekkep fazla hızlı kuruyarak kağıt yüzeyine tam oturmaz, renk yoğunluğu azalır, baskı daha mat ve soluk görünür. Özellikle renk yönetimi açısından hassas sektörlerde —örneğin gıda ambalajları ya da kurumsal kimlik baskılarında— bu durum kabul edilemez hale gelir. Çünkü bu tür baskılarda birkaç tonluk sapma bile tüketici algısını doğrudan etkileyebilir.

Baskı kalitesine zarar veren bir diğer etken ise düşük nemle birlikte artış gösteren statik elektrik oluşumudur. Özellikle %35 bağıl nemin altına inen ortamlarda, plastik film gibi yalıtkan yüzeylerde elektrostatik yük birikimi meydana gelir. Bu yükler, baskı makinelerinde malzeme akışını bozar; yapışmalara, hizalama problemlerine, hatta makine bileşenlerinde mikroskobik ark boşalmalarına neden olabilir. Bu yalnızca çıktının kalitesini değil, ekipmanın ömrünü de tehdit eder. Ayrıca statik elektrik, mürekkep partiküllerinin beklenmeyen yönlerde dağılmasına neden olarak, detaylı desenlerin bozulmasına yol açabilir. Böyle durumlarda üretim duraksar, iş tekrar baskıya girer ve hem zaman hem de maliyet kaybı yaşanır.

Günümüzde ileri seviye dijital baskı tesislerinde yalnızca sıcaklık değil, bağıl nem de merkezi iklimlendirme sistemleri ile kontrol altına alınmaktadır. Üretim alanlarında nemin %45 ila %55 aralığında sabit tutulması, hem malzeme kararlılığı hem de renk tutarlılığı açısından optimum koşulları sağlar. Nem dengesinin korunmadığı ortamlarda ise, baskı süreci bir dizi fiziksel ve kimyasal belirsizlikle karşı karşıya kalır. Renk sapmaları, malzeme deformasyonları, statik yük birikimi ve üretim fireleri; doğrudan ya da dolaylı olarak nem kontrol eksikliğinden kaynaklanabilir. Bu nedenle dijital baskı süreçlerinde çevresel koşulların izlenmesi ve stabilize edilmesi, baskı kalitesinin sürdürülebilirliği açısından vazgeçilmez bir uygulama olarak öne çıkmaktadır.