İSİB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Şanal, iklimlendirme sektörünün ihracat gücüne dikkat çekerek global pazarlarda rekabet avantajı ile öne çıktığını belirtti
Birden fazla sektörle entegre bir yapı sergileyen iklimlendirme sektörü, tüm dünyada iç hava kalitesi ve konfor gibi ihtiyaçların giderek artmasıyla beraber ciddi bir pazar çekiciliği ortaya koyuyor. Türk iklimlendirme sektörü ise gerek üretim kapasitesi gerek yeni teknolojilere uyum sağlama hızı gerekse ihracattaki gücü ile yabancı yatırımcılar için bir cazibe noktasına dönüşüyor. Sektörün bu dönüşüm rüzgarını arkasına alarak marka değerini hızla artırdığına dikkat çeken İklimlendirme Sanayi İhracatçıları Birliği (İSİB) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Şanal, bu sayede Türkiye’nin global arenada iklimlendirme pazarını domine eden oyuncular arasında yer almaya hazırlandığını vurguladı.
COVID-19 süreciyle birlikte yeniden şekillenen sektörel yapılanmaların ve tedarik ağlarının iklimlendirme sektörünü global arenada daha da ön plana çıkaracağı tahmin ediliyor. Türkiye genelinde ise ortalama 1 USD olan ihracat birim fiyatı iklimlendirme sektöründe 4.6 USD mertebesinde seyrediyor. ‘Katma Değerli Ürün’ segmentinde bu veri bile tek başına iklimlendirme sektörünün Türkiye ihracatına ve dolayısıyla ülke markasına katabileceği potansiyel gücü ortaya koyuyor. Üstelik iç pazarda sektör ürünlerine olan ilginin artması, Türkiye’nin jeopolitik konumunun önemi, üretim gücü, kapasitesi, coğrafik konumunun sağladığı lojistik avantajlar, satış öncesi ve sonrası sağlanan müşteri hizmetleri gücü gibi parametreler sayesinde sektörün önemi artıyor ve yabancı yatırımcılar için de bir cazibe merkezi olmaya başlıyor. Bu noktada global ihracatın üst sıralarında ilk 25 ülke içinde 19’a yükselen Türk iklimlendirme sektörünün her adımı düşünülmüş stratejik bir yol haritasıyla ilerlemesi gerektiğini söyleyen İklimlendirme Sanayi İhracatçıları Birliği (İSİB) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Şanal, bu sayede sektörün global arenadaki yerini sağlamlaştırabileceğine dikkat çekti.
Doğru stratejiler rekabette güç kazandırıyor
Sektörün ihracat potansiyelini artırmak adına çok ciddi adımlar atıldığını belirten Mehmet Şanal; “Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Türkiye İklimlendirme Meclisi’nin önderliğinde sektörel paydaşların katılımı ile gerçekleştirilen ‘İklimlendirme Sektör Stratejisi Raporu’nu temel kaynak alarak hazırladığımız Strateji Kitapçığımız da sektörün bu konudaki kararlılığını gözler önüne seriyor. Bu çalışmaya göre; sektör temsilcilerine önümüzdeki beş yılda şirketleri için en önemli stratejik önceliklerinin neler olduğu sorulduğunda yüzde 18,2’sinin ‘yeni teknolojiye sahip ürün ve hizmetler geliştirmek’ cevabını verdiğini görüyoruz. Bu istek ve kararlılığı devam ettirdiğimiz sürece ‘Katma Değerli Ürün’ segmentinde öne çıkacağımızı ve global pazarlarda yer alan güçlü rakiplerimiz karşısında rahatlıkla rekabet edebileceğimizi düşünüyoruz. Çünkü ülkemizin ihracattaki başarısı gözle görülür bir şekilde artış gösteriyor. Sektör firmalarının çok büyük bir kısmı ihracat yapıyor. Paydaşlarla yapılan yüz yüze görüşmelerden çıkan sonuçlara göre ise firmaların yüzde 27,8’inin ihracat satışlarının toplam satışlarındaki oranı yüzde 51 ve üzerinde seyrediyor. İhracattaki bu yüksek payı daha da yukarıya taşımak ve global müşteri memnuniyetini artırmak için iş yeteneğinin geliştirilmesi noktasında önemli adımlar atılıyor” dedi.
Büyümenin kapılarını açmanın yolu marka değerini artırmaktan geçiyor
Sektörün büyüme hızının giderek arttığına değinen ve bu büyümede ihracatın büyük rol oynadığını söyleyen Şanal; “Türk iklimlendirme sektörünün vizyonuna değer katmak ve global iletişim stratejisine dair hedefler ortaya koymak için hazırladığımız Strateji Kitapçığında, sektör temsilcilerinin yüzde 36,1’i son üç yıldaki ortalama yıllık büyüme oranlarının yüzde 11’den fazla olduğunu söylüyor. Bu verilere baktığımızda, büyümenin kapılarını açacak anahtarın ihracat ve dolayısıyla iklimlendirme sektörünün markalaşması olduğunu görüyoruz. Aynı şekilde düzenli ihracat yapan firma sayısının giderek artması ve ihracat yapılan ülkelerde şubeleşme oranlarının da yükselmesi sektörümüz açısından umut vadedici. Üstelik sektörümüz düşük maliyetli ürün sunan ülkelerle karşılaştırıldığında yüksek bir pozitif algıya sahip. Özellikle de kalite, satış sonrası hizmetler, pazara yeni ürün sürme hızı gibi parametreler sektörümüzün markalaşma hızına önemli bir ivme kazandırıyor. Karbon emisyonunun düşürülmesi ve yeşil mutabakat gibi sürdürülebilirlik hususlarında sektörümüzün gösterdiği performans ise pazar çekiciliğini artırmak için önemli bir fırsat. Tüm bu fırsatları değerlendirdiğimizde, Türk iklimlendirme sektörünün gerçek marka değerini global arenada rahatlıkla ortaya koyabileceğimizi düşünüyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.